Ana içeriğe atla

KARA VEBA (1347-1370)

*DANSE MACABRE ( ÖLÜMÜN DANSI)
Bizi instagram adresimizden takip edebilirsiniz. "@tarihinicinden4" takip etmeyi unutmayın!!!
    İnsanlık tarihi pek çok salgın hastalık görmüştür. Ancak bunlardan en önemlisi önce Avrupa'yı sonra tüm Dünya'yı kasıp kavuran 1347 yılında başlayan Kara Veba salgınıdır. 1340 yıllarında veba salgını ipek yolu üzerinden önce Bizans'a oradan limanlarla 1347'de Avrupa'ya ulaşır. Sağlıksız yaşam koşulları, fareler ve çürümüş yiyecekler hastalığın çoğalmasına ve yayılmasına neden olur. İlk olarak yoksul kesimde görülen hastalık daha sonra zengin kesim arasında da yayılır.
   1348 yılında Veba salgını Mallorca ve Santiago de Compostela'dan yayılmaya başladı. 1370 yılına kadar yaklaşık yüz milyon insan hayatını kaybetti. Salgından önce 450 milyon olan dünya nüfusu 300 milyonlara kadar geriledi. Ölümlerin ardından hayatta kalanlar daha iyi yaşam koşulları ve çalışma şartları isteyerek ayaklanmalar çıkarmıştır.
   Veba salgını 3 çeşit şeklinde görülmüştür; ilki "hıyarcık" adı ile bilinen kasık ve koltuk altı kabarcıkları idi ve genellikle ölümle sonuçlanıyordu. İkincisi kana karışıp deri altındaki kanı kara leke olarak gösteren ağrılı ve çoğu ölümle biten türdü ve bu tür Veba'nın "Kara Ölüm" olarak adlandırılmasına sebep olmuştur. Son türü ise akciğer vebası idi ve aynı gün içinde insanlar hayatlarını kaybediyordu.
   Hastalığın tedavisinin bulunamaması insanlarda psikolojik bir yıkım yaşatmıştır. Almanya'da Yahudiler su kuyularını zehirlemekle suçlandı ve büyük bir yahudi kıyımı yaşanmıştır. Birçok kadın ve erkek hastalığı çıkartan büyücü ve cadı olmak suçuyla öldürülmüştür, cadı olarak görünen çingene ve onlara yardım ettiğini düşündükleri kediler bile öldürülmüştür. Kedilerin öldürülmesi farelerin hastalığı yaymasını arttırmıştır.
   Veba salgınını yaşayan dönemin ünlü isimleri eserlerinde bu salgının yıkıcı gücünü işlemiştir. 14. yy. İtalyan yazarı Giovanni Boccacio "Decameron"adlı eserinde 1348'de Kara Veba ile yıpranan Floransalı zengin ve asil ailelerinin hayatlarını kaleme alır ve şöyle anlatır:

"Babalar, oğullarını; anneler, bebeklerini terk ediyor; hizmetçiler, hanımlarından kaçıyor, noterler ölülerin son arzularını kaydetmekten vazgeçiyor; doktorlar, rahipler ve rahibeler, hastaları ziyarete gitmiyorlardı. Kimse Hristiyan usullerine göre gömülemiyordu; evler birer mezarlığa dönüşmüştü."

  Orta çağ insanları Tanrı'nın kendilerini bu şekilde cezalandırdığına inanıp Rahiplerden yardım istemişlerdir. Salgın yüzünden pek çok rahip ve keşişin ölmesi kilise otoritesini zayıflattı. Zayıflayan bu otorite ortamı Avrupa'da Rönesans ve Reform'un ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Salgının ardından Avrupa ancak 150-200 yıl sonra toparlanabildi.
Bizi instagram adresimizden takip edebilirsiniz. "@tarihinicinden4" takip etmeyi unutmayın!!!